ZAMANE

Telaşların şafağında gözleri açık uyuyor zamane kadını. Hızlı adımlarla kalkacak yatağından. Bir hışım banyoya ilerleyecek, son sürat giyinip makyajını yapacak. Koşarak varacak iş yerine. Hiç kaçarı yok; masasına oturduğunda gözündeki hâkimiyet hissi yayan tılsımlı bakışından bakımlı tırnaklarına kadar kusursuz olacak.

Kadim çalışma arkadaşı teknoloji, ofis hayatını kolaylaştırmak için elinden geleni ardına koymayacak. Öyle ki; günlerce öteden mesajlar taşıyacak, saatlerce öteden sesler getirecek, aylar sürecek araştırmaları bir anda önüne serecek. Damarlarındaki kandan seri akan bu öyküde; dedikodular, yalanlar ve entrikaların dolaşma hızı düşünme hızını geçecek.

Soluksuz yaşamak… Aralara sıkıştırılmış sevgi sözcükleri, hayat panosuna iliştirilmiş dostluklar, boşluklara yapışmış katran kahkahalar… Ya vazgeçeceksin ya planlayacaksın. Sinemaya gitmek, bir sergi gezmek sıkıcı bir ajanda sayfasında iş toplantılarının altında, üstünde, kıyısında, köşesinde yazılı duruyor. Yapılacaklar listesinde belirtilmiş diye evlenmek, çocuk yapmak.

Oysa içimizde terkedilmiş öksüz bir çocuk öksürüyor. Modern yaşamın egzoz dumanında kalakalmış. Minik elleriyle savmaya çalışıyor kulaklarına kadar içini dolduran zehirli sisi.

Telaşların şafağında gözleri açık uyuyor zamane kadını. Her gece aynı rüya… Kalabalık otobanda bir yarış arabasına binmiş ufka doğru yol alırken aynı küçük kızı görüyor. Minik elleriyle dumanı savmaya çalışan kıpırtısız çocuğa bakakalıyor. Artık durmak istiyor.