Küçük bir kızken insanı ve dünyayı merak ederdim Baba
Yolun yarısı nefsi tanımakla geçti
Her yaptığımı ben yaptım sandım
Aynaya baktım kendimi sevdim
İçimden akan sevgiyi paylaştım
Her sevginin altında bir ihtiyaç
Her ihtiyacın altında bir pazarlık…
Her pazarlıkta benliğim maddeleşti
Bazen bir beden, bazen bir zihin olarak kullanıldım
Herkes bir özelliğimi kendisi için istedi
Gün geldi özgürlüğümü cezalandırıp güçsüz bırakmaya yeltendi
Özgüvenini yıktığın insana sahip olursun
Sahiplikte kim sevgi bulmuş?
Küçük bir kızken dünyayı kurtarmak isterdim Baba
Kurbanların kurban, efendilerin efendi olmayı seçtiğini bilmezdim
Sanırdım ki herkes özgür ve onurlu bir yaşamda birbirini kucaklayabilir
Kırıldım, yıkıldım
Tüm dünyayla birlikte sevginin zaaf olduğuna inandırıldım
En iyi olmak ne boş arzudur
Zalimce bir karşılaştırma içerir
Kendine gülmeyi bilmeyen nasıl neşelenir?
Tüm dünyayla birlikte gülümsediğimde tüketileceğime ikna edildim
Gündüzleri bir direnç ve savunma heykeli misali kendimden usandım
Geceleri bir avuç gözyaşı olup sana sığındım Baba
Nihayet ben yaptım sandığım her şeyi sana teslim ettim
Görüyorsam senden, yazıyorsam senden
Aynadaki aksim sen
Kendimi seviyorsam, aslında o senin sevgi uğruna lütf edip bana doğru eğilmenden
En nihayet nefsi öğrendim Baba
O hatalı ve bencilce bir ayrılık düşüncesinden ibarettir
Şimdi biliyorum ki Sen benim kalbimsin
Ben de senin kalbinde doğdum
Evim, yurdum, kaynağım senin ayrışmamış bilincinde
Senin “Ben” deyip sonsuz varlığına koyduğun durak
Benim “Ben” dediğim kesişme noktamız
Kalbimdeki kutsal noktadan sınırsızlığından gelen sessiz sözlerin akar
Ben senin dile gelişinim, kalp gözümden dünyaya bakan Sensin
Kaç bilmeceyi çözdüm Baba
Gün geldi nefsler dünyasında direnç ve savunma heykeline dönüşen kendi nefsimi de geride bıraktım
Yine de dönüş yolunu bulamadım
Gözyaşımdan bir adım öteye geçip senin hakiki düşüne erişemedim
Her duamda niyetimdir ki,
Ben yapamıyorum…
Bu hikayeyi Sen yaz Baba…